Kedi Hastanesi’nde hizmet veren Genel Cerrahi Bölümü, ilgi alanın genişliği nedeni ile birçok disiplin ile birlikte eşgüdümlü olarak çalışmaktadır. Uzman ekibimiz ve gelişmiş alt yapısı ile her biri ayrı uzmanlık gerektiren çeşitli alt bölümlerde hizmet vermektedir.

Anestezi ve Reanimasyon

Operasyonların zorluğu kadar hatta bazı hastalar için operasyondan bile daha önemli bir unsur Anestezi ve reanimasyon yönetimidir.
Dostlarımız hayatlarının bir döneminde en az 1 kere mutlaka anesteziyle karşılaşıyorlar. Anestezi, bilgili bir ekip ve uygun teknikler uygulandığında oldukça güvenli olabilmektedir.
Bu güvenliği arttırmak ve hastaya uygun bir anestezi için uygulanabilecek adımların başında olmazsa olmaz preanestezik değerlendirmeler yer almaktadır.

Bu değerlendirmeler;
- Hastanın hastalık geçmişi (Anamnez)
- Fiziksel Muayene bulguları
- Hemogramı (tam kan sayımı)
- Biyokimyal analizleri (Böbrek ve Karaciğer enzimleri)
- Thoraks (Göğüs boşluğu) radyografisi
- Ekokardiyografi aracılığıyla Kalbin görüntülenmesi.
- Kardiyak biyobelirteçler.

Tüm bunların detaylı olarak değerlendirilmesinin ardından hasta için en uygun anestezik maddenin ve yöntemin seçimi oldukça önemlidir. Mümkün oldukça tek bir anestezi yöntemi ile operasyondan kaçınılmalı ve mix bir anestezi protokolü oluşturulmalıdır. 

Hastanemizde başlangıçta düşük doz katı anesteziklerle “premedikasyon” işlemini sağlayıp ardından gaz anestezisi ile sedasyonun devamlılığını sağlamaktayız. Böylece tek başına katı anestezikler uygulandığı zaman yüksek olan yan etki riskini minimuma indirmiş oluruz.

Hastanın anestezi öncesi, sırası ve sonrasında sıvı elektrolit dengesini korumak adına damar içi uygun sıvı perfüzyonu mutlaka sağlanmalıdır.
Anestezi uygulamasının hemen ardından hasta entübe edilerek, oluşabilecek komplikasyonlara karşı hastanın solunum yolu açık tutulmalıdır.
Ayrıca anestezi sırasında yaşayabileceği her türlü komplikasyonları hemen tespit edip erken müdahale edilebilmek adına hastanın tüm vital bulguları belirli aralıklarla ölçülerek not edilmeli ve mutlaka monitörize edilmelidir. Anestezi ile ilgilenen ekibin belli periyotlarla anestezi yönetimi ve acil müdahale ile ilgili eğitimleri yapılmalıdır.
Anesteziye bağlı gerçekleşebilecek komplikasyon durumları için müdahale ekipmanlarının ve uygulanabilecek antirevalsal ilaçlarla, acil enjeksiyonlarının hastanın kilosuna uygun dozları hazır bir şekilde ulaşımı kolay bir bölgede tutulması, zamanla yarışılan bu durumlarda oldukça büyük öneme sahiptir.

Anestezi sonrası, Reanimasyon (uyanma) sırasında hastalar yoğun bakım ünitelerine alınmalı ve vital bulgularının takibi hasta stabilize olana kadar yakından takip edilmelidir. Multimodüler ağrı yönetimi sayesinde hastada operasyon öncesi ağrı kontrolünü başlatarak operasyon sonrasında dahi devam ediyoruz. Bu yöntemle ameliyat sonrası oluşabilecek ağrıyı en aza indirmiş oluruz.

Hastanemizde uyguladığımız tüm bu uygulamaların sayesinde güvenli bir anestezi ve reanimasyon hastalar için oldukça mümkün olup anesteziye bağlı ölüm oranlarını düşürmektedir.

Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon

Cat Hospital Hayvan Hastanesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon alanında başarılı uygulamalarıyla hastalarına daha kaliteli bir yaşam sunmuştur. Özellikle ağrıların tedavisinde merkez olarak hizmet veren bu bölüm, diğer branşlarla işbirliği içinde olarak hastaların daha ağrısız ve daha konforlu bir yaşam sürmelerini sağlamaktadır
Başta nörolojik rehabilitasyon olmak üzere, ortopedik postoperatif rehabilitasyon, spondilitis ve iskelet - kas sistemi ağrılarında, dejeneratif kas ve eklem hastalıklarında hizmet veren Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Bölümü hastaların iyileşmesinde önemli katkılar sağlamaktadır.

Genel Cerrahi ve Yumuşak Doku Cerrahisi

Genel ve yumuşak doku cerrahisiyle tedavi edilecek hastaların tüm hastalık geçmişi alındıktan sonra fiziksel muayene bulguları değerlendirilir. Bu değerlendirme neticesinde problemi tanımlanan hastaların etkilenen vücut sistemleri tayin edilir ve lezyonların (anormal doku) yeri tespit edilir. Benzer belirtiler gösteren farklı hastalıkların ayırıcı tanısına gidilebilmesi için ileri teşhis metodlarına ihtiyaç duyulabilmektedir. Bu amaçla çeşitli kan testleri (hemogram, organ biyokimya testleri, hormon analizleri), idrar analizleri, enfektif hastalık testleri (bakteriyoloji, mikolojik, viroloji, paraziter, protozoal ajanlar),  görüntüleme yöntemleri (Röntgen, Bilgisayarlı Tomografi, MR), sitolojik (hücre) ve histopatolojik (doku) değerlendirmelerden yararlanılmaktadır. Uygulanacak tedavi ve anestezi öncesi değerlendirme, yapılan fiziksel muayene ve  analizler neticesinde belirlenir.

Genel ve yumuşak doku cerrahisi gerektiren durumlar şunlardır;
  • Yumuşak doku travmaları 
  • Yumuşak doku tümöral oluşumları (Akciğer, karaciğer, meme, tiroid, deri, ..)
  • Sindirim kanalı yabancı cisimleri (yemek borusu, mide, bağırsak, ..)
  • Kulak Hematomu (Kan damarlarının hasar alması sonucu kanın dokuda toplanması)
  • Fıtık çeşitleri (İnguinal, femoral, skrotal, abdominal, umbilikal, hiatal, diaframatik hernia)
  • Damak Yarığı (oronasal fistül)
  • Tükürük bezi kistik lezyonları (Salivary mucocele)
  • Yemek borusu darlığı (striktür) ve genişliği (divertikülüm)
  • Sindirim kanalı intususeptiyonları (Yemek borusu-mide ve bağırsak içe katlanması)
  • Gastrik dilatasyon-volvulus (Midenin şişip gerilmesi ve uzun ekseni boyunca rotasyonu)
  • Megakolon (Kalın barsak segmenti – kolon çapının genişlemesi) 
  • Tekrarlayan anal kese enfeksiyonları
  • Rektal prolapsus (Kalın barsağın son kısımlarının anal kanaldan dışarı çıkması) 
  • Safra kesesi mukoseli
  • Karın zarı iltihabı
  • Yumuşak doku apseleri (deri, pankreas, böbrek, prostat ..)
  • Doku dönmeleri-torsiyon (Dalak, bağırsak, testis, rahim, yumurtalık, karaciğer, akciğer..)
  • Ektopik üreter (İdrarı böbreklerden mesaneye taşıyan kanalların normal yerinden başka bir yere açılması)
  • Üroabdomen (karın boşluğunda idrar bulunması)
  • Mesane ve üretra taşları
  • Uterine prolapsusu (Rahimin sarkması)
  • Prostat hiperplazisi (Prostat bezinin büyümesi)
  • Fimozis (Penis etrafındaki derinin ucundaki açıklığının oldukça dar olması sonucu geriye çekilememesi)
  • Parafimozis (Penis etrafındaki derinin penis başını boğması)
  • Hipospadias (Penis ucunda olması gereken idrar deliğinin penisin alt tarafında olması)
  • Brakisefalik sendrom (Kısa başlı ırkların solunum yolu anormallikleri)
  • Tracheal kollaps (Soluk borusunun çökmesi)
  • Eklem higroması (Eklem kapsülü üzerinden çıkan içi jel kıvamında sıvı ile dolu kistik yapılar)
  • Kısırlaştırma operasyonları
  • Derinin rekonstrüktif durumları (yaralanma, yanık, soğuktan donma, yalama granülomu, aşırı deri kıvrımları)

Kan Transfüzyonu

Kan damarları ve kalpten oluşan dolaşım sisteminin bir parçası olan kan; arterler, venler ve kılcal damarlar içerisinde dolaşan kırmızı renkli sıvıdır. Kanın en önemli görevi doku ve organlara oksijen ve besin maddeleri taşımak ve karbondioksit gibi atık maddeleri uzaklaştırmaktır. Ortalama 5 kg.'lık kedinin 300 ml'lik kanı vardır. Kan dört bileşenden oluşur; Alyuvarlar, Akyuvarlar, plazma ve trombositler.
İnsanlarda olduğu gibi kedilerde de sıklıkla görülebilen anemi, metabolik hastalıklar, böbrek ve karaciğer yetmezlikleri, travma, kanser gibi hastalıklarda kedinin hayatını kurtarmak için kan nakli gereklidir.
Kedilerde genetik olarak belirlenmiş üç kan grubu vardır. Tip A en yaygın grubudur, Tip B daha az yaygındır, ancak bazı safkan kedi türlerinde bulunur ve AB son derece nadirdir. Kan grupları, kırmızı kan hücrelerinin yüzeyinde bulunan antijenlerin şekline göre belirlenir. Dolayısıyla, kan grubu A olan bir kediniz varsa ve kan grubu B olan kediden kan alıyorsa, alıcının kanındaki doğal olarak bulunan antikorlar, donörün kanının kırmızı kan hücrelerindeki B tipi antijenler nedeniyle reaksiyona neden olacaktır. Bu durum hayati tehlikelere neden olabilir.
Bu sebeple kan naklinden önce kanı verecek ve alacak kedilerin kanları özel işlemlere tabii tutulmalıdır. Hastanemizde kan nakli öncesi kedilerden alınan kanlar makroskobik ve mikroskobik olarak incelenir ve bir reaksiyon gelişip gelişmediği kontrol edilir.
Öncelikle donör kedinin kapsamlı muayenesi gerçekleştirilir. Donör kedi; obez olmayan en az 4.5-5 kilo ağırlığında olmalıdır. Ne çok genç ne de çok yaşlı olmalıdır. Yıllık aşıları ve parazit tedavileri zamanında yapılan, kronik hastalığı olmayan kediler olmalıdır. Bu şartları sağlayan donör kediden alınan kan örnekleri incelenir. Öncelikle kan gruplarının uyuşup uyuşmadığı kontrol edilir. Sonrasında donör kedinin kanının eritrosit, hematokrit ve hemoglobin seviyeleri incelenir. Bununla birlikte kan, viral hastalıklar ve kan parazitleri yönünden incelenerek kan verilecek kediye hasalık bulaştırılmamasına dikkat edilir. Kan alma işlemi sedasyon veya anestezi eşliğinde olacağı için donör kediye karaciğer ve böbrek fonksiyon testlerinin yapılması gerekmektedir.
Donör kediden kan alma işlemi sırasında ve sonrasında alınan kanın yerine kan basıncı ve dolaşımın sürekliliği için intravenöz sıvı takviyesi uygulamak hayati önem taşır. Böylelikle kan naklinin olası komplikasyonların önüne geçilmesi amaçlanır. Alınan kan uygun şekilde alıcı kediye verilir. Kan alıcak olan kedide kan verme işlemi sırasında oluşabilecek reaksiyonlar için özel ilaçların yapılması gerekmektedir.
Hastanemizde kan nakli uygulamaları yıllardır rutin olarak uygulanabilmektedir. Bu uygulamanın eğitimli ve tecrübeli bir ekip tarafından yapılması gerektiği unutulmamalıdır. Çünkü kan hayattır.

Göz Hastalıkları

Göz bir çok katmandan oluşan hassas bir organdır ve rahatsızlıklarıyla da oldukça sık karşılaşılmaktadır. Travma veya çeşitli enfeksiyonlar sonrasında gözün epitel tabakası zarar görebilmektedir. Hastanemizde, korneanın eroziv/ülseratif hastalıklarının teşhisinde rutin olarak kullanılan Fluorescein Göz Testi yapılmaktadır. Göz muayenesinde, gözün dış yüzeyi detaylı şekilde incelenirken; gözün iç yapısı ise ultrason ve oftalmoskop gibi görüntüleme teknikleriyle değerlendirilmektedir. Ayrıca göz küresi ve göz çevresi operasyonları uzman veteriner hekimlerimiz tarafından hastanemizde rutin olarak yapılmaktadır.

Kriyoterapi

Kriyoterapi her canlıda olduğu gibi kedilerde de oluşan deri ve deri altı tümörlerin, düşük ısılar uygulanarak cerrahi müdahale gerektirmeksizin eliminasyonunu sağlayan yöntemlerden biridir. İşlem acısız ve ağrısız olmasından dolayı sıklıkla tercih edilen yöntemlerden olup anestezi risklerini ve stresini barındırmaz. Bu yöntemle hastanemizde sağlığını bizlere emanet ettiğiniz kedilerinizin hayat kalitelerini artırmakta ve mutlu günlerine yenilerini eklemek için çabalamaktayız.

Lazerterapi

Lazer, tek renkli ve şiddetli ışın demetidir. Bu ışın uygun dalga boyu ve ısıda verildiği zaman hedefi ve tedavi edeceği dokularda oldukça başarılı sonuçlar vermektedir. Kedilerimiz için ağrısız ve kolay uygulanabilen lazer terapi aynı zaman da hızlı sonuç verir. Dışardan uygulanması nedeniyle herhangi bir ilaç uygulanmadığı için yan etkilerine karşı çocuklarımızı korumuş oluyoruz. Bu tedavi yöntemi kullanıldığı bölgede yangı giderici etki yaratır, damarlardaki kan akışını arttırır ve sinirsel fonksiyonları uyarır.

Nöroloji ve Nöroşirurji

İnsanlarda olduğu gibi kedilerde de nörolojik hastalıklarla sıklıkla karşılaşılmaktadır. Sinir Sistemi hastalıklarının tanısı ve tedavisi oldukça zordur.
Nörolojik hastalıkların nedenleri arasında vasküler (damarsal) yapı bozukluğu, viral, bakteri ve paraziter etkenler, hormonal sebepler, travma, doğmasal anomaliler ve omur ilik kanalı boyunca seyreden deformasyonlar sayılabilir.
Bunun için doğru yapılmış nörolojik muayene, kan biyokimya değerleri, Beyin Omur İlik sıvısının değerlendirilmesi, röntgen bulguları ve ileri görüntüleme tekniği olan MR (manyetik rezonans) uygulamalarından yararlanılmaktadır.
Nörolojik muayenesi yapılan ve operatif sağaltım dışında tedavi seçeneği bulunmadığı karar verilen kedilere, teknolojinin son imkanlarıyla donatılmış ameliyathanemizde başarılı ameliyat teknikleri uygulanmaktadır.

Ortopedi ve Travmatoloji

Kedilerde karşılaşılan ortopedik sorunların en büyük sebebi travmalardır. Bunun yanı sıra genetik rahatsızlıklar, doğumsal anomalliler,  kas ve iskelet sistemini etkileyen (metabolik ve enfektif) hastalıklar ve beslenme bozuklukları neticesinde de ortopedik problemlerle karşılaşılabilir. 

Ortopedik hastalarda uygun tedavinin belirlenebilmesi için hastalığın öyküsü, genel muayene,  ortopedik ve nörolojik muayene bulgularının değerlendirilmesi önemlidir. Hastalığın ayırıcı tanısının konulabilmesi ve uygun tedavi yönteminin belirlenebilmesi için farklı teşhis metodlarına ihtiyaç duyulması halinde hastaya kan analizleri, görüntüleme, sitoloji, histopatoloji (biyopsi), bakteriyoloji ve çeşitli nörodiyagnostik prosedürler (MR görüntülemesi, CT taraması, Myelografi, Beyin-omurilik sıvısının analizi) uygulanabilmektedir. 

Ortopedik müdahale gerektiren durumlar;
  • Kemik travmaları
  • Eklem Travmaları
  • İskelet sisteminin tümörleri
  • Luksasyonlar (Çıkıklar)
  • Kas ve tendon yaralanmaları 
  • Bağ yaralanmaları
  • Konjenital (doğumsal) iskelet anomalileri
  • İyileşmeyen veya geri dönüşsüz biçimde canlılığını yitirmiş dokular (ampütasyon)
Teşhis metodlarının iyileştirilmesiyle birlikte karşılaşılan bu sorunlar günümüzde artık daha rahat tespit edilebilmektedir. Ayrıca modern implantların üretimi ve ileri derecede teknolojik ekipmanların kullanımıyla birlikte sunulan tedavi seçeneklerinin sayısı artmaktadır. En olumlu iyileşmenin sağlanabilmesi için bu tedaviler alanında uzman kişiler tarafından gerçekleştirilmelidir.